15 Nis TASARRUFUN İPTALİ DAVASI-BORÇLU MUVAZAASI
T.C. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi
E: 2014/24454 K: 2017/744 K.T.: 30.01.2017
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu …’un adına kayıtlı taşınmaz hissesini 09.06.2011 tarihinde diğer davalı eski eşi …’a sattığını, sözkonusu satış işleminin amme alacağının tahsiline imkan bırakmamak ve mal kaçırmak amacıyla bunu bilen ve bilmesi gereken kişi ile yapılmış olduğunu belirterek davalılar arasındaki tasarrufun iptali ile taşınmazın eski hale iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu … vekili, dava dilekçesinde davalı İdare tarafından, müvekkilinin eski eşi ile adreslerinin aynı adres olarak yazıldığını bunun doğru olmadığını, müvekkilinin diğer davalı …’tan 2004 yılında boşandığını, varlığından haberdar olmadığı taşınmazın kendisine borçlu olduğu üvey babası …. tarafından vekalet alınmak suretiyle davalı …’ye satıldığını, satış bedeli olarak davalı … tarafından Kubilay’a 50.000 TL ödendiğini duyduğunu, davalı …’nin taşınmazı çocuklarının geleceği için biriktirdiği paralarla aldığını beyan ettiğini, kendisi tarafından satılan bir mal olmadığından bağış ve mal kaçırmanın da mümkün olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davalı …, davalı borçlu …’dan 2004 yılında boşandığını, çocukların gelişimi ve eğitimi nedeniyle birlikte hareket ettiklerini, bunun dışında bağlantıları bulunmadığını, soyadının … olmadığını ve dava dilekçesinde bilinçli olarak adreslerinin aynı adres olarak yazıldığını, taşınmazı davalı borçludan değil, …l’dan bedelini ödemek suretiyle aldığını, diğer davalının vergi borcundan haberi olmadığını ve mal kaçırma kastı bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dosya kapsamına göre; davaya konu taşınmazın tapu kaydında …’un taşınmazda 1/6 oranında hissedar olduğu, yine bu davalı ile birlikte toplam 5 hissedarın olması, bütün hissedarların taşınmazda bulunan hisseleri toplam 75.000,00 TL bedel karşılığında 09/06/2011 tarihinde diğer davalı …’a satmaları yine keşifte dinlenen teknik bilirkişi raporuna göre taşınmazın satış tarihi itibari ile piyasa rayiç değerinin 90.000,00TL olacağının beyan edilmesi karşısında söz konusu taşınmazdaki vergi borçlusu davalının hisse durumu, taşınmazın piyasa rayiç değeri ile tapuda akit tablosunda belirlenen rakamlar arasında aşırı fark bulunmaması karşısında, davalıların eski eş olmalarının sırf muvazaa sebebi sayılamayacağından, davacı iddiasını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 6183 sayılı AATUHK’nun 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Yasa’nın 27.maddesinde “amme alacağını ödememiş borçlulardan müddetinde veya hapsen tazyikine rağmen mal beyanında bulunmayanlarla, malı bulunmadığını bildiren veya beyan ettiği malların borcuna kifayetsizliği anlaşılanların ödeme müddetinin başladığı tarihten geriye doğru iki yıl içinde veya ödeme müddetinin başlamasından sonra yaptıkları bağışlamalar ve ivazsız tasarrufların hükümsüz” olduğu, 28/1-1 maddesinde “borçlunun üçüncü dereceye kadar hısımlarıyla yaptığı tasarrufların bağış hükmünde” olduğu, 30.maddesinde de “borçlunun malı bulunmadığı veya borca yetmediği takdirde amme alacağının bir kısmının veya tamamının tahsiline imkan bırakmamak maksadıyla borçlu tarafından yapılan bir taraflı muamelelerle borçlunun maksadını bilen veya bilmesi lazım gelen kimselerle yapılan bütün muameleler tarihleri ne olursa olsun hükümsüz“ olduğu belirtilmiştir.
Somut olayda; takip konusu borcun 2003 yılı 1-12 ay dönemine ilişkin olduğu, ödeme emirlerinin borçluya 05.04.2005 tarihinde tebliğ edildiği, davalıların 15.10.2004 tarihinde boşandıkları, dava konusu tasarrufun ise, 09.06.2011 tarihinde …Mahallesi 1450 ada 12 parsel 1.kat 4 nolu bağımsız bülümün 1/2 hissesinin …. tarafından, yine ….,… ve davalı …’a ait 1/2 hissenin ….’un bizzat,… ve … tarafından …’a vekalet verilmek suretiyle davalı …’a toplam 50.000 TL. Bedelle satıldığı, 09.06.2011 tarihli Resmi Senette üvey babası ….’a vekalet vererek satıcı konumunda bulunan davalı borçlunun … Cad. …..Antalya ve diğer davalı …’ın ise, … Cad. … adreslerinin yer aldığı, davalı İdare tarafından dava dilekçesinde bu adreslerin belirtildiği, dava dilekçesinin her iki davalının az yukarıda yazılı adreslerinden farklı olan değişik mernis adreslerine tebliğe çıkartıldığı, davalı borçlu adresine çıkartılan tebligata “…tanınmıyor…” kaydı düşülüp Tebligat Kanunu 21. maddesi uyarınca tebligatın yapıldığı, diğer davalı …’a gönderilen tebligatın ise “adresin kapalı olması komşusuna sorularak nereye gittiğinin bilinmemesi…” nedeniyle Tebligat Kanunu 21. maddesine göre yapıldığı, davalı …’un cevap dilekçesi ile vekaletnamede bildirilen adresinin resmi senette yazılı adresi ile aynı olduğu, davalı …’ın resmi senetteki adresinin davalı borçlu ile aynı mahalle aynı cadde olduğu sadece numaralarının …şeklinde farklı olduğu, davalı …’ın imzası ile teyit edilen resmi senette mernis adresinin bulunmadığı, dolayısıyla davalı … tarafından beyan edildiği anlaşılan … Cad. …adresinin yer aldığının görüldüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda, yukarıdaki yasal düzenlemeler gereğince (6183 Sayılı Yasanın 27, 28 30. maddeler gereğince) davalı borçlunun üvey babasına vekalet vermek suretiyle davalı eski eşine 09.06.2011 tarihinde dava konusu… Mahallesi 1450 ada 12 parsel 1.kat 4 nolu bağımsız bülümün 1/6 hissesinin satışına ilişkin tasarrufun davalı 3.kişinin eski eş olması, cevap dilekçesindeki beyanları ve adreslere ilişkin az yukarıdaki açıklamalar gözetildiğinde borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden olması nedeniyle satışa ilişkin tasarruf işleminin tasarruf tarihine kadar olan alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak iptaline, davacıya bu miktarla sınırlı haciz ve satış yetkisi verilmesine karar verilmesi gerekirken dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmeyen gerekçeyle davanın reddi isabetli bulunmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 30/01/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.