Av. Zekiye Kuşgöz | ANLAŞMALI BOŞANMA -NAFAKANIN İNDİRİLMESİ DAVASI
Av. Zekiye Kuşgöz, 1989 yılında Ankara’da dünyaya gelmiştir. İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara’da tamamladıktan sonra 2013 yılında Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olmuştur.
16800
post-template-default,single,single-post,postid-16800,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-theme-ver-10.1.1,wpb-js-composer js-comp-ver-5.0.1,vc_responsive
 

ANLAŞMALI BOŞANMA -NAFAKANIN İNDİRİLMESİ DAVASI

ANLAŞMALI BOŞANMA -NAFAKANIN İNDİRİLMESİ DAVASI

Boşanma davasının tarafları,  mahkemeye sunacakları protokol ile nafaka, velayet, mal paylaşımı konularındaki uzlaşma şartlarını belirterek anlaşmalı olarak boşanabilirler.

Anlaşmalı boşanmada, boşanma kararının kesinleşmesini nafaka yükümlüsü,  hür iradesiyle ödemeyi taahhüt ettiği nafaka miktarının indirilmesi için dava açabilir mi sorusunun yanıtını ve bu konudaki Yargıtay kararlarını makalemizde bulabilirsiniz.

TMK’nun 175. maddesine göre; boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Aynı Kanun’un 176/4. maddesine göre de; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.

Yani nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir.

Ancak sözleşme ile kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın, yasada aranan şartlar gerçekleşmeden tamamen kaldırılmasını ya da indirilmesini istemek hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arzeder. Nafakanın azaltılması için açılan bu davalardaki en önemli husus; nafaka yükümlüsünün kendisini hür iradesi ile böyle bir yükümlülük altına soktuktan sonra ekonomik durumunda gerçekten beklenmedik bir değişikliğin olup olmamasıdır.

Sırf boşanmayı sağlamak adına  bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen ya da karşı tarafın mali durumunun iyi olduğunu ve geçinmek için nafakaya ihtiyacı olmadığını bilen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunması  iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmayacaktır. Zira kendi kusuru  ile mali imkanlarını zorlayan tarafın MK.nun 2.maddesinden yararlanması söz konusu olamaz.

Bu sebeple anlaşmalı boşanma davalarında da, tarafların boşanma sonrasında devam edecek yükümlülüklerinin net olarak belirlenmesi, ileride oluşabilecek hak kayıplarının önüne geçilmesi için anlaşmalı boşanma protokolünün hazırlanması konusunda bir uzmandan destek alınması önem arz etmektedir.

T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2016/7535 K. 2016/10920 T. 19.9.2016 ”..Hal böyle olunca, somut olaya dönüldüğünde; her ne kadar davalı kadının boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında çalışmaya başlayarak asgari ücret miktarı üzerinde bir geliri olduğu saptanmış ise de; davalı kadının tarafların anlaşmalı olarak boşandıkları tarih ve öncesinde de çalıştığının anlaşılması ve bu duruma karşın davacının sırf boşanmayı sağlayabilmek için taraflar arasındaki protokol doğrultusunda yoksulluk nafakası ödemeyi kabul etmesi sonrasında aradan geçen çok kısa süre içerisinde eldeki davanın açılması karşısında, söz konusu talebin iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmayacağı hususu değerlendirilmeden, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.”

T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2006/1831 K. 2016/189 T. 07.03.2006 ”Somut olayda boşanma sürecinde davalının öğretmen olduğu ve gerekirse yeniden göreve başlayabileceği öngörülerek nafakanın kabul edildiği değerlendirildiğinde, boşanmadan iki yıl sonra işe başlanmış olması ileri sürülerek yoksulluk nafakasının kaldırılmasının istenmesi sözleşmeye bağlılık ve iyi niyet kuralları ile bağdaşmamakta ise de, boşanma sonrasında davacının emekli olduğu, gelirinin azaldığı iddia edilerek nafakanın kaldırılması ( “çoğun içinde az da vardır ilkesine göre” nafakanın azaltılması )istendiğine göre gerçekten davacının ekonomik durummunun nafaka başlangıcından sonra istem tarihi itibariyle bozulup bozulmadığı ya da ciddi oranda ödeme güçlüğü ve geçim sıkıntısı doğuracak şekilde azalıp azalmadığı araştırılıp sonucu değerlendirilmeden ve de davalının düzenli, güvenceli görevi nedeniyle gelir sahibi olması gözetilmeden eksik incelemeye dayalı olarak istemin tümüyle reddine karar verilmiş olması TMK’nun 4. maddesinde vurgulanan “hakkaniyet” ilkesine uygun bulunmamıştır. Bu nedenle dairemizin 06.10. 2005 gün ve 10619 E-9601 sayılı kararı ortadan kaldırılarak hükmün bozulması gerekmiştir. ”