Av. Zekiye Kuşgöz | FATURAYA İTİRAZ VE İADE FATURASI-TİCARİ DEFTERLERİN DELİL NİTELİĞİ
Av. Zekiye Kuşgöz, 1989 yılında Ankara’da dünyaya gelmiştir. İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara’da tamamladıktan sonra 2013 yılında Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olmuştur.
16829
post-template-default,single,single-post,postid-16829,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-theme-ver-10.1.1,wpb-js-composer js-comp-ver-5.0.1,vc_responsive
 

FATURAYA İTİRAZ VE İADE FATURASI-TİCARİ DEFTERLERİN DELİL NİTELİĞİ

FATURAYA İTİRAZ VE İADE FATURASI-TİCARİ DEFTERLERİN DELİL NİTELİĞİ

T.C. YARGITAY 23.HUKUK DAİRESİ

2014/3309E. 2015/127K.  13.1.2015T.

DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, taraflar arasında davalı acentenin müşterilerinin 2011 yılı yaz döneminde konaklatılmasına dair 5.10.2010 tarihli otel-acente garantili kontenjan sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşmede garanti edilen oda sayısının 30 olduğunu, 25.10.2010 tarihli ek protokol garantili oda sayısının 40 olarak değiştirildiğini ve “oda geceleme garantisi aylık bazda yapılacaktır.” ibaresinin eklendiğini, 7.2.2011 tarihli başka bir ek protokol ile Çek pazarı için garantili oda sayısına 10 oda ilave edildiğini, garantili oda satışının davalı tarafından gerçekleştirilememesi üzerine oda geceleme garantisi aylık bazda yapılacağından numara show olarak adlandırılan durum sebebiyle davalıya 30.6.2011 ve 31.8.2011 tarihli faturaların gönderildiğini, faturaların ödenmemesi ve ihtarın da sonuçsuz kalması üzerine alacağın tahsili için icra takibine başlandığını, alacağın 4.520.00 Euro’luk kısmına vaki itiraz üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, davalının kısmi itirazının iptali ile %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, ek protokollerin ana sözleşmeye aykırı hususlar içermelerinin mümkün olmadığını, ek protokollerde ana sözleşmeye uymayan ya da çelişen hususlar olması durumunda anasözleşmenin geçerli olacağını, sözleşme süresinin tamamının bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, 25.10.2010 tarihli protokole “oda gecikme garantisi aylık bazda yapılacaktır.” ibaresinin müvekkili şirketin bilgisi dışında sonradan eklendiğini, müvekkilinin bu eklentiyi imzalamadığını, davacı tarafça hesaplamaları kümülatif olarak sezonun tamamında değil, aylık bazda yaparak fark çıkarıldığını, müvekkilinin garantili oda satışlarının tamamını gerçekleştirdiğini, sözleşmede ödemelerin dönemsel olarak yapılacağının kararlaştırıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre. taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin geçerli olduğu tarihlerde ticari defter ve belgelerin takibe konu faturalar dışında karşılıklı olarak birbirini teyit ettiği, sözleşme süresinin tamamında aylık bazda değil kümülatif-genel olarak hesaplamanın yapıldığı, davalı acentanın garanti taahhüdünü fazlasıyla yerine getirdiği, davacının Haziran ayı için no-show faturası düzenlemesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

1- )Dava, taraflar arasındaki garantili oda hizmet sözleşmesinden kaynaklanan ve faturaya dayalı alacağının tahsili için başlatılan takibe vaki kısmi itirazın iptali istemine ilişkindir.

Davacı taraf, davalı aleyhine başlattığı icra takibinde 30.6.2011 tarihli ve no-show bedeli olarak 10.390.97 TL tutarındaki faturanın da içinde bulunduğu faturalara dayanmış olup, itiraz ve davaya konu edilen faturanın bu fatura olduğu anlaşılmaktadır.

Dava, 4.7.2012 tarihinde açılmış olup, H.M.K.’nın “ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesinin uygulanması gerekmektedir. Zira, 6103 Sayılı Kanun’un 13. maddesi, 6335 Sayılı Kanun’un 47. maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. 6102 Sayılı T.T.K.’nın 4/2. maddesinde, ticari davalarda da delillerle bunların sunulmasının 1086 Sayılı H.U.M.K.hükümlerine tabi alacağına dair hükümde yer alan atıf, H.M.K.’nın 447/2. maddesi uyarınca H.M.K.na yapılmış sayılır.

Yargıtay H.G.K.’nun 28.3.2012 tarih ve 2011/11-862 Esas, 2012/51 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; 6100 Sayılı H.M.K.’nın 219. ( 1086 Sayılı H.U.M.K.’nın 326. ) maddesine göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları ( belgeleri ) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, diğer anlatımla, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da, uyuşmazlığa 6100 Sayılı H.M.K.’nın 222/5. ( 6762 Sayılı T.T.K.’nın 83/2. ) maddesindeki özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar, H.M.K.’nın m. 220 ( H.U.M.K.’nın 330. ) maddesindeki genel düzenlemelere tabidir. H.M.K.’nın 220. ( H.U.M.K.’nın 332. ) maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye dair açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki: H.M.K.’nın 220. ( H.U.M.K.’nın 332. ) maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Diğer anlatımla, belirtilen bu durumda ticari defterler de, H.M.K.m. 220. madde ( H.U.M.K.’nın 330 ve sonraki maddeleri ) anlamında “vesika” niteliğindedir. Öte yandan, ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen H.M.K.’nın 222. ( 6762 Sayılı T.T.K.’nın 82. ) maddesindeki hüküm, “I Kati delil” şeklindeki kenar başlığıyla birlikte değerlendirildiğinde ve aynı Kanun’un 1474. maddesi uyarınca kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde; ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin ( maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla ), kesin delil niteliğinde bulunduğunu öngörmektedir. 6762 Sayılı T.T.K.’nın 69. vd. ( 6102 Sayılı T.T.K.’nın 64. ) maddeleri uyarınca da defterlerini yöntemince tasdik ettirmeyen tacirin bu gibi defterleri lehine delil olamaz. Ancak yasaya uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılır. ( H.M.K. m. 222/4, 6762 Sayılı T.T.K.’nın 84,85 )

Öte yandan, YİBBGK’nın 27.6.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. ( Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 Sayılı T.T.K.madde 21/2., 6762 Sayılı T.T.K.madde 23/2 ). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara dair olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi 6102 Sayılı T.T.K.’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına dair olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 Sayılı T.T.K.’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir, 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz.

Diğer yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkar etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkanı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler ( olağan içerik ) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Kanunun 21/2. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına dair ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifasıyla ilgili hususlarla sınırlıdır ( vuk. m.230 ). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır, itirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. ( Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. S. Karahan. Ticari işletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd. )

Somut olayda, faturanın davalı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup, davacının bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, T.T.K.’nın 21/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, davalı tarafa aittir. T.T.K.’nın 21/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını 6762 Sayılı T.T.K.’nın 84. ve 85. madde hükümleri ( H.M.K.m.222 ) uyarınca ispatlamış olur.

Somut olayda, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kurulunca, davalı tarafın ticari defterlerinin T.T.K.hükümlerine uygun olarak tutulmadığını, itiraz ve davaya konu edilen 30.6.2011 tarihli 10.390,97 TL bedelli faturanın da içinde bulunduğu faturaların davalı defterlerine kaydedilmiş olduğu, daha sonra davalı şirket tarafından fatura bedelleri toplamı kadar iade faturaları kestiği tespit edilmiştir.

Bu durumda mahkemece, davalının itiraz ve davaya konu 30.6.2011 tarih ve 10.390,97 TL bedeli faturayı ticari defterlerine kaydettiği, davalının yasaya uygun tutulmayan defterlerinin aleyhine delil oluşturduğu, davacının bu faturaya dayalı alacağının varlığını H.M.K.’nın 222. maddesi uyarınca kanıtlanmış olduğu, davalının defterlerine kaydettiği faturayla ilgili iade faturası düzenlemesinin sonuca etkisinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yanılgılı gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.

2- )Bozma nedenine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelemesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın temyiz edene iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.