Av. Zekiye Kuşgöz | İçtihatlar
Av. Zekiye Kuşgöz, 1989 yılında Ankara’da dünyaya gelmiştir. İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara’da tamamladıktan sonra 2013 yılında Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olmuştur.
264
archive,category,category-ictihatlar,category-264,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-theme-ver-10.1.1,wpb-js-composer js-comp-ver-5.0.1,vc_responsive
 

İçtihatlar

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, oy çokluğu ile aldığı kararla düğünde takılan altınların kime ait olacağına dair tartışmalara yeni bir boyut kazandırdı. Yüksek mahkeme; yaygın örf ve adet ile ülke gerçeklerine göre; kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyası ve paralar kim tarafından ve hangi eşe takılırsa takılsın aksine bir anlaşma ya da örf ve adet kuralı olmadığı takdirde kadına bağışlanmış sayıldığına ve artık kadının kişisel malı kabul edildiğine hükmetmiştir....

ÖZÜ:HAYAT SİGORTASI POLİÇESİNDE SAĞLIK BEYANININ BOŞ BIRAKILMASI. YARGITAY 17. Hukuk Dairesi ESAS: 2013/7007 KARAR: 2014/6591 Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:...

Davacı sağ kalan eştir. Sağ eşin mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı, terekeye ait borç olup, davacının TMK'nun 499. maddesine göre 1/4 oranında miras payı bulunmaktadır. Bu durumda, davalı, belirlenen katılma alacağının tamamından sorumlu tutulamaz. Yeniden yapılacak keşif sonucunda taşınmazın karar tarihine en yakın tarihteki sürüm değeri tespit edilerek bu değerden taşınmaz için ödenen kredi borcunun düşülmesi suretiyle artık değer bulunmalı, artık değerin tespitinden sonra TMK'nun 236 maddesi gereğince katılma alacağına karar verilirken, sağ kalan eş davacının 1/4 oranında mirasçı olduğu dikkate alınarak terekeden davacıya düşen pay mahsup edilmeli ve bu şekilde elde edilecek miktara katılma alacağı olarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir....

mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde(01.01.2002 tarihine kadar) eşlerin kooperatif ödemelerine yaptıkları katkı oranı, 743 sayılı TKM, Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri ile Yargıtay ve Dairemizce kabul edilen "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi göz önünde bulundurularak belirlenmelidir. Kişisel mal olarak kabul edilen bu katkı oranı, 01.01.2002 tarihinden sonra geçerli olacak edinilmiş mallara katılma rejimi kurallarına göre, hesap edilecek "değer artış payı ve artık değere katılma alacak" miktarlarının tespitinde gözetilecektir....

Dosya kapsamı, davalının emeklilik tarihi, önceki alınıp satılan araçlarla ilgili evraklar ve toplanan delillerden kişisel mal savunmasının ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla edinme tarihi itibariyle tasfiyeye konu edilen aracın davalının edinilmiş malı olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece, araç yönünden yukarıda açıklanan ilkeler ve temyiz edenin sıfatı gözetilerek davacı lehine artık değere katılma alacağı hesabı yapılarak karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile talebin reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir....

Dava, tapu harcının iptali ve iadesi istemine ilişkindir. Taşınmazın 6306 Sayılı kanun kapsamında riskli yapı olması sebebiyle harçtan istisna olduğu anlaşıldığından, davaya konu tahakkuk işleminde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle "davanın kabulüne, davaya konu işlemin iptali ile ödenen tapu harcının davacıya iadesine" dair karar isabetlidir....

Sigorta şirketleri tüketiciler ile sözleşme yaparken her ne kadar hastalıklar ve bildirim yükümlülükleri ile ilgili yeterli bilgiyi vermese de, vefat durumunda bunu lehine kullanarak hastalıkların gizlendiği gerekçesi ile mirasçılara vefat tazminatı ödemekten kaçınmaktadır. Bu hususta Tüketici Mahkemeleri'nde açılan davalarda sözleşmeyi imzalatan bankanın müşterisini aydınlatma yükümlüğünü yerine getirip getirmediği, murisin bir kastla hareket edip etmediği ve en önemlisi de sigorta şirketinin gizlendiğini iddia ettiği hastalık ile ölüm nedeni arasında bir illiyet bağının var olup olmadığı araştırılmaktadır. Murisin vefatına neden olan hastalıkla sigorta şirketinin gizlendiğini bildirdiği hastalık arasında bir bağlantı olmadığı bilirkişi raporları ile ortaya konulduğundan tüketiciler lehine sonuçlanan davaların sayısı da oldukça fazladır....

Sigorta şirketleri tüketiciler ile sözleşme yaparken her ne kadar hastalıklar ve bildirim yükümlülükleri ile ilgili yeterli bilgiyi vermese de, vefat durumunda bunu lehine kullanarak hastalıkların gizlendiği gerekçesi ile mirasçılara vefat tazminatı ödemekten kaçınmaktadır. Bu hususta Tüketici Mahkemeleri'nde açılan davalarda sözleşmeyi imzalatan bankanın müşterisini aydınlatma yükümlüğünü yerine getirip getirmediği, murisin bir kastla hareket edip etmediği ve en önemlisi de sigorta şirketinin gizlendiğini iddia ettiği hastalık ile ölüm nedeni arasında bir illiyet bağının var olup olmadığı araştırılmaktadır. Murisin vefatına neden olan hastalıkla sigorta şirketinin gizlendiğini bildirdiği hastalık arasında bir bağlantı olmadığı bilirkişi raporları ile ortaya konulduğundan tüketiciler lehine sonuçlanan davaların sayısı da oldukça fazladır....

Dava, tapu harcının iptali ve iadesi istemine ilişkindir. Taşınmazın 6306 Sayılı kanun kapsamında riskli yapı olması sebebiyle harçtan istisna olduğu anlaşıldığından, davaya konu tahakkuk işleminde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle "davanın kabulüne, davaya konu işlemin iptali ile ödenen tapu harcının davacıya iadesine" dair karar isabetlidir....

Dava, tapu harcının iptali ve iadesi istemine ilişkindir. Taşınmazın 6306 Sayılı kanun kapsamında riskli yapı olması sebebiyle harçtan istisna olduğu anlaşıldığından, davaya konu tahakkuk işleminde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle "davanın kabulüne, davaya konu işlemin iptali ile ödenen tapu harcının davacıya iadesine" dair karar isabetlidir....